TÜİK verilerine göre Tekirdağ’ın orta sınıf hikayesi

Umut, Kırılganlık ve Emeğin Yolu

TÜİK’in yeni “Sosyoekonomik Seviye 2023” bülteni bize çarpıcı bir tablo sundu: Tekirdağ’da hane halklarının %47,7’si orta sınıfta.

Bu oran, bir istatistikten fazlası. Bu rakam aslında bir ruh halini, bir toplumsal psikolojiyi, bir şehrin geleceğini işaret ediyor. Çünkü orta sınıf sadece cüzdanın kalınlığıyla ölçülmez; umuduyla, kaygısıyla, gelecek hayaliyle, kriz karşısındaki kırılganlığıyla tanımlanır.

Ve işte Tekirdağ tam da böyle bir yerde duruyor: Ne tam zenginlerin ihtişamı ne tam yoksulların sessiz çilesi… Tam ortada. Türkiye’nin küçük bir prototipi, bir aynası.

Üretimin Zenginliği, Orta Sınıfın Yarım Kalmışlığı

TÜİK’in GSYH verilerine göre, Tekirdağ’ın üretim kapasitesi pek çok ilden daha yüksek. Tekirdağ bugün Türkiye’nin en çok üreten illerinden biri. Fabrikalarından çıkan mallar dünyanın dört bir yanına gidiyor, tarlalarından toplanan ürünler ülkenin gıda zincirini besliyor.

Ama asıl çarpıcı olan nokta şu: Bu kadar üretim zenginliği, neden sadece %47,7’lik bir orta sınıf ortaya çıkardı?

Demek ki üretim gücü ile toplumsal refah arasında doğrudan bir bağ yok. Yani fabrika bacalarının yükselmesi, her evin mutfağının da kaynadığı anlamına gelmiyor. Üretim var ama gelir dağılımı dengesiz; sanayi bölgelerinde sermaye ve üst sınıf payını alırken, tarım bölgelerinde emek aynı oranda karşılığını bulamıyor.

Bu tablo bize şunu söylüyor: Tekirdağ üretiyor, ama Tekirdağlı ürettiğinin karşılığını tam olarak alamıyor.

İki Tekirdağ: Aynı İlin İçinde İki Dünya

Bugün Tekirdağ’a baktığınızda aslında iki farklı şehri aynı anda görürsünüz:

Sanayi Tekirdağ’ı (Çorlu, Çerkezköy, Kapaklı, Muratlı): Fabrikaların bacasından çıkan dumanla şekillenen, göç dalgalarının sürekli aktığı, işçilerin sabah vardiyasına yetişmek için yarıştığı, sermayenin hareketliliğiyle yukarıya doğru tırmanan bir şehir. Burada üst sınıf oranı daha yüksek, çünkü üretim de kazanç da farklı bir hızda.

Tarım Tekirdağ’ı (Malkara, Şarköy, Hayrabolu): Burada sabah güneş tarlalara doğar, kader ürüne biçilen fiyatla yazılır. Çiftçi ürününden kazanırsa çocuk üniversiteye gider, kazanamazsa gelecek planı ertelenir. Alt sınıfın yükü daha ağırdır.

Yani Tekirdağ aslında aynı anda hem yükselen hem düşen bir merdivene benzer. Bir ucu sanayiyle yukarıya, diğer ucu tarımla aşağıya çekilir.

Orta Sınıfın Çelişkisi

Orta sınıfın Tekirdağ’daki halleri tam bir sosyolojik roman gibidir.

Çorlu’da işçi, maaşının “fena olmadığını” söyler ama ardından kirasının “fena hâlde iyi olduğunu” ekler.

Şarköy’de üzüm üreticisi, “Bu yıl fiyat tutarsa oğlanı İstanbul’a üniversiteye yollarım” diye umut kurar.

Malkara’da çiftçi, “Mazotu cebimden öderim, yeter ki ürünüm değerini bulsun” der.

Hepsinin ortak noktası şudur: Biraz yukarı çıkma umudu, bir adım aşağı düşme korkusu. Orta sınıf tam da budur. Hep ayakta kalmaya çalışan ama düşmekten korkan, hep biraz daha yükseğe çıkmayı hayal eden ama ayağını yere sağlam basmak zorunda olan bir sınıf.

Göçün Rotası: Umudun Peşinde

Bugün göç Tekirdağ’a doğru akıyor. Neden mi?

Çünkü İstanbul artık orta sınıf için yaşanmaz oldu. Kira fiyatları astronomik, ulaşım çile, yaşam pahalı. İnsanlar orada tutunacak yer bulamayınca gözünü Tekirdağ’a çeviriyor. Hem sanayi işçisi hem tarım işçisi için Tekirdağ bir ihtimal demek: “Orta sınıf olabilir miyim?” ihtimali.

Kimse hayali olmayan bir şehre göç etmez. Tekirdağ, hayali olanların durağıdır. Bu yüzden her yeni göç dalgası aslında şehrin orta sınıf hikâyesine yeni sayfalar ekliyor.

Yönetenlerin Geride Kaldığı An

Bir zamanlar devlet taşraya moderniteyi getiren kurumdu. Köy enstitüleri, tarım teşkilatları, okulları, sağlık ocakları… Devlet vatandaşa ışık tutar, ona yeni bir yol gösterirdi.

Ama şimdi tablo tersine döndü. Vatandaş, bir işi için gittiği kurumda kendisinden daha bilgisiz yetkililerle karşılaşıyor. Masa başında imza yetkisi olan kişi mevzuatı bilmediği için vatandaş çileden çıkabiliyor bitmeyen işi karşısında. Vatandaş çoktan teknolojiyle, tüketim kültürüyle, sosyal medya ile tanıştı. Devlet kurumlarında çalışanlarsa çoğu zaman geriden geliyor.

Bu da Tekirdağlıya şu hissi veriyor: “Biz kendi emeğimizle, kendi sabrımızla büyüyoruz ama devlet bize eşlik etmiyor.”

Tekirdağ’ın Şanssızlığı: Anlaşılmayan Şehir

Tekirdağ’ın en büyük şanssızlığı, onu iyi anlayan yöneticiler tarafından yönetilmemesi.

Siyasetçiler buraya ya sadece “sanayi şehri” diye bakıyor ya da sadece “tarım kenti” diye. Oysa Tekirdağ, ikisinin tam ortasında, Türkiye’nin sosyoekonomik nabzını tutan bir şehir.

Ama siyaset çoğu zaman tesadüflerin eline bırakılıyor. Genel geçer cümlelerle, yerelin nabzı dinlenmeden politika üretiliyor. Çorlu’daki işçiyi dinlemeyen, Şarköy’deki çiftçinin sesini duymayan, gençlerin kültürel taleplerini anlamayan bir siyaset Tekirdağ’a uygun politika üretemiyor.

Sonuç? Kendi emeğiyle büyüyen ama yönlendirilmeyen bir şehir.

Yönetici Aklıyla Yol Haritası

Bir yönetici Tekirdağ’ı doğru okumak istese, şu dört ayağı gözden kaçırmamalı:

Sanayi + Tarım Dengesi

Sanayi bölgelerine teknoloji ve inovasyon yatırımları.

Tarım bölgelerine kooperatifleşme, ürünün markalaşması, değer zincirleri.

Orta Sınıfı Güçlendirme

Konut ve ulaşım projelerinde orta sınıfın yükünü hafifletmek.

Gençlere burslar, mesleki eğitim merkezleri, girişimcilik fonları.

Sosyal ve Kültürel Yaşam

Kültür-sanat merkezleri, gençlik alanları, kıyı düzenlemeleri.

İstanbul’a göçü tersine çevirecek cazibe alanları.

Devlet-Vatandaş İlişkisini Güncellemek

Vatandaşı dinlemek, halkla birlikte plan yapmak.

“Sizi yöneteceğim” değil, “sizinle beraber yürüyeceğim” anlayışı.

Sonuç: Türkiye’nin Laboratuvarı

Tekirdağ bugün orta sınıfın en net fotoğrafını veren şehirlerden biri. Ne tam zengin, ne tam fakir; umutla kaygı arasında gidip gelen bir şehir.

Ama bu fotoğrafı anlamayan siyasetçi büyük resmi de göremez. Çünkü Tekirdağ sadece bir Trakya şehri değil; Türkiye’nin sosyoekonomik laboratuvarı.

Ve unutmayalım: Laboratuvar tek başına yetmez. Doğru analiz edilmezse sadece veriler kalır; doğru yönetilirse geleceğe ışık olur. Tekirdağ’ın şansı da şanssızlığı da burada yatıyor:

Bu şehri anlayan siyasetçi hâlâ sahneye çıkmadı.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Mehmet Akif Aldoğan -


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Tekirdağ Bakış Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Tekirdağ Bakış hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Tekirdağ Bakış editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Tekirdağ Bakış değil haberi geçen ajanstır.