Evet, Eylül geldi.
Herkes de Eylül’le ilgili bir şeyler paylaştığına göre, demek ki yalnız değilim bu mevsim geçişi sendromunda. Kimisi sararmış yaprakla poz veriyor, kimisi “Sonbahar mod on” diye story atıyor. Ben mi? Ben hâlâ yazın geçmediğine kendimi ikna etmeye çalışan o son romantiklerdenim. Ama Eylül, akşam serinliğiyle hızlı bir giriş yaptı bu yıl.
Serin sabahlar, bir garip rüzgar… Kalbinin köşesini bile üşütüyor.
Sabah uyanınca gökyüzüne bakıp “Acaba bu kıyafetle üşür müyüm, şunu mu giysem?” diye düşünüyorum. Ama sonra içimdeki o sonbahar romantizmi, “Yok yok, ince hırka yeter” diyor. Sonra tabi akşama doğru üşütücü rüzgarlarla üşüyünce teşekkürler Eylül yine yanıltmadın diyorum.
Bir de bu ayda tuhaf bir duygusal açıklık oluyor insanlarda. Sanki içimizdeki arşivden eski bir yaz aşkı çıkıp “Selam, Eylül geldiyse ben de geleyim dedim” diyor. Ama hemen duygusala bağlamadan, mizahla savuşturuyoruz: “Eylül geldi, eski sevgililer çıkmaz sokaklarda ısınma turuna başladı” diye tweet atıyoruz.
Elimde çay, dışarıda hafif bir rüzgar, cam kenarında unutulmuş bir çiçek bile daha anlamlı duruyor. Ruhumsa tam bir radyo yayını gibi: Bir gün nostalji FM, ertesi gün kahkaha dolu bir sabah programı.
Eylül aynı zamanda “yeni başlangıçlar” diye bağıran bir ay ama dürüst olalım: Ajanda alıp ilk haftayı özenle doldurup sonra unutmak için mükemmel bir zaman. “Bu yıl daha düzenli olacağım” yalanının en çok söylendiği ay olabilir.
Ve yemekler… Eylül acıktırır. Çay demli, yanına kek şart. Kurabiye varsa, sohbet uzar. “Bir tabak daha mı alsam?” derken, içimizdeki yaz detoksu çığlık çığlığa kaçar.
Eylül; biraz kırgın, biraz yorgun, ama çok samimi bir ay. Hani bir arkadaşın vardır ya, derdini anlatırken seni ağlatmaz da güldürür, ama yine de içini dökmüş olursun. İşte Eylül de öyle. Hüzünlü ama şefkatli. Soğuk ama yumuşak.
Yaz bitti, kışa daha var. Arada sıkışmış bir mevsim gibi dursa da, aslında en çok şeyi Eylül anlatır insana. Sessizce değişir her şey; havalar, insanlar, hisler… Ve sen fark etmeden, kendin de değişirsin biraz.
Evet, Eylül geldi.
Ve ruhum, sanki uzun zamandır beklediği birini karşılar gibi hafifçe tebessüm etti…